15 Mayıs 2009 Cuma




TAŞOVA

Coğrafi Yapı
Taşova İlçesi 40* 46' 36" kuzey enlemi ile, 36* 13' 12" doğu boylamı üzerinde bulunuyor. Taşova doğuda Koyulhisar'dan başlayarak, Reşadiye, Niksar ve Erbaa gibi önemli büyük ilçeleri içine alan verimli ovanın batısındadır. İlçenin doğusunda Tokat'ın Erbaa ilçesi, Batısında Amasya ve Samsun İli'nin Ladik İlçesi, kuzeyinde Samsun İli'nin Çarşamba İlçesi ve güneyinde Tokat İli'nin Turhal İlçesi bulunuyor

Tarihçe
Taşova tarihte birçok devletin hakimiyeti altına girmiştir. İlçede yapılan kazılarda arkeolojik buluntulara rastlanmıştır.
Taşova'da egemenlik kuran ilk devlet Hititlerdir. Hititler, M.Ö. 1650 yıllarında Anadolu'ya hakim olunca, Taşova ve çevresini de idareleri altına aldılar. Daha sonra yöreye Frigler (M.Ö. 1200-700) ve Kimmerler hakim oldu. İran'da kurulan Med İmparatorluğu, Anadolu yönünde genişlemeye başlayıp Kimmerler Devleti'ne son vererek bölgeye hakim oldular. Taşova Pers Kralı III. Adaşir zamanında Pers hakimiyetine geçti.
Makedonya Kralı İskender, M.Ö.331 yılında Anadolu'yu istila etti. Dolayısıyla Taşova da Makedon idaresine geçti. Makedonya Krallığı'nın dağılması üzerine yörede Pontus Krallığı kuruldu.(M.Ö.291) Pontus Krallığı'nın egemenliği Amasya'nın Roma İmparatorluğu'na katılmasına kadar devam etti. Roma İmparatoru, Jules Sezar, Pontus Kralı Farnak ile yaptığı çarpışmayı kazandı. (M.Ö.47). Romalılar, M.S. 25 yılında yöreyi tamamen topraklarına kattılar. Amasya ve Alparslan Müzelerinde sergilenen pek çok eser, yörede Makedonya ve Roma İmparatorluklarının hakimiyet sürdüğünü doğrulamaktadır.
Taşova 395 yılına kadar Roma hakimiyetinde kaldı. Bu tarihten sonra asırlarca Bizanslar yöreyi ellerinde tuttular. 712 yılında Emeviler Taşova'yı ele geçirdiler. Türkler Anadolu'ya gelene kadar yöre, Arapların idaresinde bulundu.
Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, 26 Ağustos 1071'de Malazgirt Meydan Muhaberesi'nde Bizans ordusunu yenilgiye uğratarak Anadolu'nun kapılarını Türklere açtı. Sultan Alp Arslan'ın Anadolu'ya gönderdiği Türk komutanlar Anadolu şehirlerini birer birer ele geçirmeye başladılar. Malazgirt savaşı'nı takip eden ikiyüzyıl boyunca Horasan ve Maveraünnehir'den göç eden Türk boyları, şehir ve kasabalara yerleştiler. Bu arada 1257'de Horasan'dan göç eden Seyyid Nurettin Alparslan, bugünkü Alparslan Kasabası'na gelerek yerleşti. Rufai tarikatına mensup olan Seyyid Nurettin zaviye bir vakıf tesis etti. Yörenin Türkleşmesinde ve halkın manen eğitiminde etkili oldu. Seyyid Nurettin'in kurduğu vakıf 1901 yılına kadar faaliyetini sürdürdü.
Taşova, 1075 yılında Danişmentliler'in eline geçti. Danişmentli Hükümdarı Melik Gazi, yöreyi ele geçirerek adeta Amasya'yı Türk-İslam kültürünün merkezi haline getirdi. Taşova ve çevresi II. Kılıçarslan zamanında 1174'de Türkiye Selçukluları'nın hakimiyeti altına girdi. Bu dönemde bölge, Trabzon Rum İmparatorluğu'nun saldırılarına maruz kaldı. Kösedağ Savaşı'ndan sonra yöre, Moğol İstilası'na uğradı. Anadolu'da kıtlık, yoksulluk ve kargaşa baş gösterdi. Meşhur Babai ayaklanması yörede etkili oldu. Selçuklu Devleti karışıklıkları önlemek için ülkeyi ikiye ayırdı. Taşova Rum Eyaleti içinde kaldı ve idaresi Seyfettin Torumtay'a bırakıldı. Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra ülkede beylikler kuruldu. Önce Kadı Burhanettin Devleti, sonra Tacettinoğulları yörede 1425 yılına kadar hakimiyet sürdü. Bu tarihte Osmanlı Sultanı Çelebi Mehmet, Tacettin Beyliği'ne son vererek, Taşova'yı ülkesine dahil etti.
Taşova Osmanlı Devrinde, Tokat Sancağı'na bağlı bir köy olarak teşkilatlandırılmıştır. Devlet yıkılana kadar bu özelliğini korumuştur. Kurtuluş Savaşı'nda Taşova, Rum Çetelerinin saldırılarına hedef oldu. Rum çeteleri, Türk Köylerine saldırılar yaparak, kadın, çocuk ve ihtiyar demeden pek çok Türkü katlettiler. Türk halkı bu gelişme üzerine silahlanarak, Rumlara karşı harekete geçti. Mustafa Kemal'in önderliğindeki Milli Mücadele başarıya ulaştıktan sonra yöreye askeri kuvvet gönderildi. Yapılan silahlı mücadele sonunda yöre Rum Eşkıyalarından temizlendi.
Taşova Cumhuriyet Döneminde 1923'den 1944 yılına kadar, Tokat İli Erbaa İlçesine bağlı olarak kaldı. Bu devirde adı Yemişenbükü idi. 4 Ağustos 1944 tarihinde 4448 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bağımsız bir ilçe olmuştur. Tokat İline ulaşımın güç olması ve hizmetlerinin gecikmesi sonucu 1953 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile ilçe, Tokat İlinden ayrılarak, Amasya ilinin sınırlarına dahil edilmiştir.

SULUOVA

İl Merkezine 25 km. mesafede ve batıda yer alır. Orta Karadeniz'in şirin ilçelerinden biri olan Suluova Miladi ilk yıllarda “Arguma” (Sulakyurt) adıyla anılır. 1902 yılında “Suluca” ismiyle bucak olmuştur. 1946 yılında “Suluova” ismini almış ve ilçe olmuştur. 2000 yılı genel Nüfus sayımına göre Suluova’nın nüfusu, ilçe merkezinde 42.715, kasaba ve köylerde 11.408 olmak üzere toplam 54.123’tür.
İlçeye bağlı bir belde (Eraslan Beldesi) ve 38 köy bulunmaktadır. İlçe merkezinde 20 mahalle vardır. Köylerin 2/3’ ü ova köyü, 1/3’ü ise orman ve dağ köyüdür. Köylerin yerleşimi topludur.
Suluova’nın tarihi M.Ö. 2000’li yıllara dayanmaktadır. “Doğukent” mahallesinde bulunan Kumbettepe’ de yapılan kazılarda çıkan envantere göre ilçe tarihi, kalkolotik çağ ve Hititler devrine kadar uzanmaktadır.
Selçuklular döneminde Türk idaresine (egemenliğine) girmiştir.1386 yılında Osmanlı idaresine geçmiştir.
Zengin bir linyit kaynağına sahip ilçe merkezi 1954 yılında Şeker Fabrikasının kurulması ile hızlı bir gelişme göstermiştir. Suluova 1957 yılında ilçe olmuştur.

MERZİFON

Merzifon’un maden yatakları bakımından çok zengin olması, açık bakır yataklarının bulunması yöredeki yoğun yerleşimlerin başta gelen nedenlerindendir. Coğrafi koşulların ticarete uygunluğu da bu gelişmeyi iteleyen, ivme kazandıran önemli nedenler arasındadır. M.Ö. 4. binde yöremizde görülen ilk yerleşimler, madenlerin işletilmesiyle gelişerek M.Ö. 3. binde Anadolunun en zengin beyliklerinin buralarda ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır. İlk yerli halklardan sonra, bugün Hititler olarak bildiğimiz boy, M.Ö. 2. binin başlarından başlayarak yöreye egemen olmuştur. Hıristiyanlığın ortaya çıkışında ve gelişmesinde en etkin rolü oynayan ilk Yedi Kilise buralarda kurulmuş, bunu diğerleri izlemiştir. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Anadolu Selçukluları ile birlikte bölgede Türk egemenliği başlamıştır. Merzifon’un ne zaman ve kimlerce kurulduğu zamanımızda da kesinlik kazanmış değildir.
Bununla birlikte, Anadolu Selçukluları Devletinin kuruluşundan çok daha önceleri, Bizans döneminde bile bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Özellikle Gelgiras (Çatalkaya), Aktarla (Nureni) Oymaağaç, Bulak Koç Köy, Alişar ile kent merkezindeki Bizans ve önceki dönemlere özgü kalıntılar bu görüşün kesin kanıtları olarak, şimdi de ayaktadır. 6. Mitridatesin oğlu 2. Pharnakenin Romalılara yenilmesiyle yöremizde tam bir Roma egemenliği başladı. M.Ö. 63de Pompeius, Amasya ve Merzifon Bölgesini, Portus Bithinyaya bağladı. M.Ö. 395de İmparator Theodoriusun ölümüyle Roma ikiye bölündü, yöremizde Bizans dönemi başladı ve İstanbul’dan yönetildi. Bölgemiz, 4.yüzyılda Hazar Hükümdarı Salih Han Komutasındaki PEÇENEK ve KUMANLAR tarafından ele geçirildi. Ancak Bizans İmparatoru Marsiyanus 541 yılında bölgeyi tekrar Bizans topraklarına kattı. Justinyanus zamanında bölgede güvenlik sağlandı ve imar çalışmaları hızlandırıldı. 761 yılında Emir Malik komutasındaki Abbasiler, Bizans ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı ve böylelikle yöremizde Abbasi egemenliği başlamış oldu. Abbasilerle Bizans arasında birkaç kez el değiştiren bölgemiz, Abbasilerin son dönemlerindeki güçsüzlüklerinden yararlanmayı bilen Bizanslılarca 965’de yeniden ele geçirildi. Orta Karadeniz ilçesi olan Merzifon, Amasyalı Coğrafya Bilgini STRABON’a göre, PHALEMONİTİD adlı bir yerleşim yeri idi. Bulunduğu ovaya FAZEMON deniliyordu. M.Ö. 64’de Romalı Komutan Pompei, Pontus Kralı Mitridatı savaşta yendikten sonra, bu bölgede uzun bir inceleme gezisine çıkmış ve PHAZEMONİTİTe de uğramıştır. (Buranın yüzyıllardır adı birçok kez değişen MERZİFON olması güçlü bir olasılıktır.) Merzifon, M.Ö. 20 yıllarında, İmparator OGÜST tarafından bayındır bir duruma getirilmiş ve adı FAZEMON NEOPOLİS olarak değiştirilmiştir.
M.Ö. 5.yüzyılda FAZEMON NEOPOLİS, Bizans topraklarına katılmış ve Merzifon adıyla anılmaya başlanmıştır. Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Merzifon’un en az iki bin yıllık tarihi olduğundan söz eder. Merz sözcüğünün Farsa da SINIR, YEREL ve SESSİZLİK anlamına geldiğini, sonundaki FON takısının PONT sözcüğünün Arapçalaştırılmışı olduğunu söyler. Buna göre Merzifon, Pont Sınırı ya da Pont Karargâhı anlamına gelmektedir. Alman Bilginlerinden, Doğu Ülkeleri Tarihçisi MORTMAN, 1850 yılında, Samsun üzerinden Merzifon’a uğramış, o da Merzifon’un en az iki bin yıllık bir geçmişi olduğunu ve eski çağlardaki adının PRAZEMON olduğunu yazmıştır. M.Ö. 334’de Makedonyalı Büyük İskender Anadolu’yu ele geçirip savaşta Daryüsü (Dara) yenince bütün Kapadokya (Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan; Erzurum, Gümüşhane, Rize, Trabzon, Samsun, Çorum ve Yozgat tan oluşan bir bölge) İskender’in egemenliği altına girmiştir. Daha sonraları yörede İran Valisi olarak görev yapan Mitridat, İran’dan ayrılarak bağımsız bir devlet kurmuştur. Mitridat soyundan gelen hükümdarlar, Amasya’yı kendilerine başkent yapmışlardır. Ctitesin torunlarından 5. Mitridat M.Ö. 222de şimdiki Merzifon’un yerinde bir kale yaptırarak Amasya ve Osmancık Boğazlarını koruma altına almış, buraya da Merzifon, Merzipan, Merziban denilmiştir.
Amasya Tarihinin yazarı Hüseyin Hüsamettin Bey, Hülasatül-Fetva adlı bir kitabın arkasındaki Sadettin Muhammed-ül Merzifoni, Elmüştehir Bisad-İrrumi adlı bir kişinin, Rebiül-Ahir (Arapça ayların dördüncüsü) 793 tarihli, bir kenar notunda, kendi lakap ve imzası El Mevsüm Medinetül Bi-Merziban Kentinden diye adlandırdığını yazmıştır. Merziban adı, bazı eski yayınlarda da geçer. Farsça Sınır Bekçisi anlamındadır. Kamüs-ü Türki: Marsıvan, Merzifon sözcüklerinin sınır görevlisi (bekçisi) anlamına gelen, Merziban sözcüğünden kalma olduğunu yazmaktadır. (S.1256) Merzifon’un kuzey yönü, Vezir köprü bölgesi, bu satraplığın sınırını oluşturduğuna göre Merziban ya da Merzipont adları bu açıklamaya uygun görünmektedir.
Bu aktarılanların ışığında, türlü tarihi kayıt ve söylentilere göre, Merzifon’un milattan birkaç yüzyıl önce kurulduğunu söyleyebiliriz. Merzifon ile ilgili sağlıklı denilebilecek bilgiler, Sivas Sultanı Kadı Burhanettin yönetimindeki yerlerin Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılmasıyla netleşmeye başlar. 1071de Horasan Selçuklularından Alparslan ile Bizans arasında geçen Malazgirt Savaşı, Bizansın yenilgisiyle sonuçlanmış, Alparslan, savaşta yararlılıkları görülen Melik Danişment Ahmet Gaziye, yaptıklarının ödülü olarak ele geçirdiği yerlerin yönetimini armağan etmiştir. Daha sonra bu yöreyi, İzzettin Kılıçaslan (İkinci Kılıçaslan) 1174 tarihinde tümüyle ele geçirerek Danişmentli yönetimine son vermiş, Merzifon da diğer kentlerle birlikte Selçukluların yönetimi altına girmiş, bölgedeki Danişmentli egemenliği 103 yıl sürmüştür.
Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra yöremiz Moğolların (İlhanlılar) istilasına uğramıştır. Moğol Valilerinin bölgeye ve bölge halkına birçok zararları olmuştur. Halit Ethem Beyin Düveli İslamiyet Tarihine göre Kadı Burhanettin, Akkoyunlular ile Divriği Karabel’de yapılan savaşta ölünce komutanları onun yerine oğlu Zeynel Abidini getirmek istemişlerse de Akkoyunlular ve Timur tehlikelerine karşı koyamayacaklarını anlayıp Osmanlıların koruması altına girmişlerdir. Sultan Yıldırım Beyazıt Sivas’a kadar gelerek kenti teslim almış, böylece bölgede Osmanlı egemenliği başlamıştır. Merzifon’un bu tarihten sonra hızla geliştiği kentteki yapıların tarihçelerinden anlaşılmaktadır. Merzifon ve Havzada 1350-1398 yılları arasında Taşanoğulları egemendi. Taşanoğulları, Danişmentliler ve Osmanoğulları ile birlikte Anadolu’ya gelen bir Türkmen boyudur. Yıldırım Beyazıt 1393de Çorumda Kadı Burhanettin’i yenip Amasya’yı alınca Taşanoğulları kendiliklerinden Osmanlılara katılmışlardır.

HAMAMÖZÜ

Hamamözü, Amasya ilinin yaklaşık 2.000 nüfusu bulunan bir ilçesidir.
Halkın genelinin tarımsal faaliyetlerle uğraştığı sanayinin nerdeyse olmadığı ilçenin asıl önemli olduğu ve yörede meşhur olan kaplıcalarının bulunmasıdır. İlçedeki belediye hamamı dışında 90'lı yılların sonlarında yapılan turistik kaplıca oteli ilçeye kaplıca turizminde katkı sağlamıştır. İlçe hava şartları karasal şartlara hakimdir. İlçe güreşçileriyle meşhurdur. Hamamözü, Amasya'ya bağlı, il merkezine 90 km. Çorum il merkezine 43 km. uzaklıkta, 18 köyü bulunan, 1600 nüfuslu küçük ve şirin bir ilçedir. (Köyleri dahil toplam nüfus yaklaşık 6000'dir)
Gümüşlü İbrahim ve Kamil beylerin bir çiftliği iken 1879 Osmanlı - Rus Savaşı'ndan sonra Kuzey Kafkasya'dan göç eden Çerkes aileler tarafından satın alınmıştır. Çevre köy halkının büyük bir bölümü ise Gümüşhane'den göç etmiştir.
Kuzeyinde Gümüşhacıköy, kuzeybatısında Osmancık, güneyinde Laçin ve Çorum bulunmaktadır. Çevresinde ise; kuzey ve batıda İnegöl Dağları, doğu ve güneyde ise Saray Dağları ve Eğerci Tepesi bulunmaktadır.
Hamamözü belediyesi 1972 yılında kurulmuştur. Hamamözü, 23. km kuzeyinde bulunan Gümüşhacıköy'e bağlı iken 1991 yılında ilçe olmuştur.
İlçeye ulaşım, Samsun - İstanbul karayolu üzerinde Merzifon ve Gümüşhacıköy, Osmancık, Çorum ve Laçin üzerinden yapılmaktadır.
Hamamözü, Karadeniz ve Kara İklimi'nin geçiş bölümünde yer almaktadır. Kısmen ılıman kara ikliminin hakim olduğu söylenebilir.
Hamamözü, Türkiye turizmine ilçede bulunan iki önemli kaplıca tesisi ile hizmet etmektedir. Bunlar Arkutbey Şifa Kaplıcaları ve bünyesinde 4 yıldızlı bir oteli de barındıran Gimpaş Termal Tesisleri'dir.
Biri çok programlı lise olmak üzere ikisi ilköğretim toplam 3 okul bulunmaktadır. İlçeye bağlı köylerin büyük kısmı taşımalı eğitim kapsamındadır.
İlçede, hemen hemen tüm ihtiyaçları karşılayacak süper market, market, restoran, lokanta, kuyumcu, benzin istasyonu gibi imkânlar mevcuttur.
İlçe merkezine 8 km. uzaklıkta, adını yakınında bulunan Omarca Köyü'nden alan Omarca Çamlığı, Yemişen Dede Çamlığı ile ilçe merkezinde bulunan Kuştepe gibi piknik ve mesire alanları mevcuttur.

GÜMÜŞHACIKÖY

Gümüşhacıköy Amasya ilinin en batıdaki ilçesidir. Daha önceki adı Hacıköy iken Gümüş Nahiyesi ile adı birleştirilerek Gümüşhacıköy denmiştir.
Karadeniz Bölgesi'nde, Amasya iline bagli ilçemizin Yüzölçümü 819 km karedir. Doguda Merzifon ilçesi, güney ve batida Çorum, kuzeyde Samsun illeriyle çevrilidir.
Amasya ilinin kuzeybatısındaki daglık kesimde yer alan ilçe topraklarının kuzeydoğusunu Tavşan Dağı, güneybatısını Ereğli Dağı, batısını da Inegöl Dağı (1873) engebelendirir. Tavşan ve Ereğli Dagları'nın dorukları ilçe sınırları dışındadır. İlçenin orta ve dogu kesimi ovalıktır. Dağlardan inen Gümüşsuyu çayı ve Hamamözü Deresi gibi akarsular bu ovalık alanı suladıktan sonra ilçe sınırları dışında Kızılırmak ve Yeşilırmak’a katılır.

GÖYNÜCEK

Göynücek, Amasya ilinin bir ilçesidir. Amasya ilinin güney batısında yer alır. Göynücek, Türkiye'de sadece illere has bir konuma sahiptir; 4 tane ilin arasındadır. Göynücek, bir dönem Çorum iline bağlı olmuştur. Amasya, Tokat, Çorum ve Yozgat illerinin ortasında bulunmaktadır. Buradan geçecek çarpı şeklindeki bir otoyol, Karadeniz Bölgesi'ni, İç Anadolu Bölgesi'ne, Doğu Anadolu Bölgesi'ne, hatta Ege ve Akdeniz bölgelerine daha yaklaştıracaktır.